reklam
reklam
17 Aralık 2025
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7309 %0.06
50,0695 %-0.28
5.939,83 % 0,51
Ara
Bir Baklanın Gölgesinde Kalan Tarih: Yahudi Baklası

Bir Baklanın Gölgesinde Kalan Tarih: Yahudi Baklası

YAYINLAMA:

Bazı kelimeler vardır, duyulduğunda insanın zihninde sadece bir bitki değil; bir çağ, bir inanış ve bir korku yankılanır. Yahudi baklası da işte böyle bir isimdir. Ne sadece bakladır ne de yalnızca bir tohum… O, halk hafızasında yer etmiş, geçmişin karanlık sayfalarından bugüne sızmış bir anlatıdır.

Osmanlı döneminde ve daha öncesinde Anadolu coğrafyasında bitkiler yalnızca şifa kaynağı değil; aynı zamanda korkunun, umudun ve bilinmeyenin diliydi. Yahudi baklası, yabani ve acı bir bakla türü olarak bilinir, yenmezdi; ama adı sıkça fısıltıyla anılırdı. Kimi zaman şifacıların torbasında, kimi zaman büyücülükle anılan anlatıların satır aralarında yer alırdı.

Eski tıp metinlerinde, özellikle halk hekimliğinde, bu baklanın parazit düşürücü ya da haricen kullanıldığında nasır sökücü olduğuna dair kayıtlar bulunur. Ancak bu kayıtların çoğu, bugün bildiğimiz anlamda bilimsel değil; deneyimle harmanlanmış inanışlardır. Nitekim hekimbaşı defterlerinde ve halk tababetine dair anlatılarda sıkça şu uyarı geçer: “Her acı şifa değildir.”

Adının kökeni ise ayrı bir tartışma konusudur. “Yahudi baklası” ifadesi, çoğu zaman ötekileştirmenin ve bilinmeyene isim verme alışkanlığının bir sonucudur. Tıpkı “gavur otu”, “şeytan elması” gibi… Bilinmeyen, korkulan ya da zararlı olduğu düşünülen her şey, tarih boyunca bir etiketle anılmıştır. Bu isimlendirme, botanikten çok toplumsal zihniyetin aynasıdır.

Zamanla modern tıp gelişmiş, bitkiler sınıflandırılmış, fayda ve zararları bilimsel olarak ortaya konmuştur. Yahudi baklası da bu süreçte tedavi edici bitkiler listesinden sessizce çekilmiştir. Çünkü içinde barındırdığı zehirli bileşikler, onu şifadan çok riskin eşiğine taşımıştır.

Bugün bu baklayı hatırlamak, aslında bir bitkiyi değil; geçmişin bilgisini, yanılgılarını ve öğrenme sürecini hatırlamaktır. Atalarımız deneye deneye öğrendi; kimi zaman şifa buldu, kimi zaman bedel ödedi. Bizim görevimiz ise bu mirası romantize etmek değil, doğruyu ayıklayarak geleceğe taşımaktır.

Belki de Yahudi baklasının bize bıraktığı en büyük ders şudur:
Her eski bilgi kutsal değildir; ama her eski bilgi dinlenmeye değerdir. Çünkü tarih, yalnızca doğrularla değil, yanlışlardan çıkarılan derslerle de ilerler.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *