Zamanla karanlıkta kaybolan hisler !!!
Bir çocuğun eksik aldığı sevgi, geleceğin sevgisiz bireyine dönüşür.
Bu söz belki basit görünür, ama aslında toplumların kaderini anlatan en güçlü gerçeklerden biridir. Çünkü sevgi, bir çocuğun ilk nefesinden itibaren ruhunun harcıdır. O harç eksik karılırsa, duygular da, karakter de, gelecek de eksik büyür.
Hiç unutmam… Bir zamanlar tecrübeli bir çocuk doktoru şöyle demişti:
“Eğer bir çocuğu bir köle büyütürse, o çocuk da köle olarak ölür.
Ama bir çocuğu eğitimli bir birey yetiştirirse; özgüveni olan, kendine ve zamana değer veren bir insan olur.”
Bu söz, çocuk yetiştirmenin nasıl bir zincirleme etki olduğunu gösteriyor.
Bir çocuk ne görürse, büyüdüğünde onu uygular.
Ne duyarsa, onu tekrar eder.
Ne yaşarsa, hayata o pencereden bakar.
Sevgiyle büyütülen çocuk; kendini güvende hisseder, değer görmeyi öğrenir ve başkalarına değer vermeyi bilir.
Ama sevgi eksik alınmışsa…
İçinde doldurulamayan bir boşluk oluşur. Yıllar geçer, o boşluk kapanmaz; sadece üstü örtülür. İnsan, çocukluğunda eksik kalan sevgiyi yetişkinliğinde herkesten bekler ama hiç kimse dolduramaz.
Ne yazık ki çağımızda teknolojinin, sosyal medyanın ve ekran kültürünün aşırı baskın olmasıyla;
çocuklar anne-baba sevgisi yerine çoğu zaman ekran ışığıyla büyüyor.
Birçok ailede çocuklara gerçek ilgi yerine tablet veriliyor, gerçek sevgi yerine dikkat dağıtıcı programlar sunuluyor.
Ve en kötüsü, televizyonlarda yayınlanan ahlâk çöküntüsünü normalleştiren içerikler çocukların zihnini dolduruyor.
Oysa çocuk, duygu dünyasını ilk olarak ailesinde öğrenir.
Eğer anne-baba çocuğuna değersizlik hissi verirse; çocuk ileride kendisini toplumda hep eksik görecektir.
Eğer anne-baba sevgiyi şartlara bağlarsa; çocuk büyüdüğünde herkesin sevgisini “hak etmek” için kendini tüketir.
Eğer anne-baba ilgisizse; çocuk da dünyayı ilgisizlik üzerinden yorumlar.
Bir çocuk hayata sevgiyle başlarsa;
* Daha cesur olur.
* Daha güçlü olur.
* Daha üretken olur.
* Daha merhametli olur.
* Daha başarılı olur.
Çünkü sevgi, insanın karakterini inşa eden görünmez bir güçtür.
Ama sevgi eksikse;
* Kırılgan bir kimlik ortaya çıkar.
* Sürekli onay bekleyen bireyler yetişir.
* Güvensizlik toplumun geneline yayılır.
* Sevgisizliğin sıradanlaştığı bir nesil oluşur.
Bugün televizyon programlarına bakıyoruz…
İnsanların mahremi yarışma konusu, aile ilişkileri tartışma malzemesi, yanlış davranışlar normalmiş gibi sunuluyor. Bu programlara saatlerce bakan bir çocuk, gerçek dünyayı böyle sanıyor.
Oysa insanı insan yapan şey ekran değil, insanlığın kendisidir.
Sevgiyle büyüyen çocuk, bir gün topluma katkı sunar:
Bilgi üretir, değer üretir, çözüm üretir.
Ama sevgisiz büyüyen çocuk, bir gün sevgisizliğini topluma geri yansıtır:
Kırar, üzer, yok eder.
Bu yüzden çocuklara verilen her sevgi, geleceğe atılan bir tohumdur.
Ve unutmayalım:
Bir çocuğun eksik aldığı sevgi, sadece onun değil, tüm toplumun geleceğini eksik bırakır.