Müteahhit Veli Göçer, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası yaşanan yargılamalarla tanınan bir isim olarak hayatını kaybetti. 76 yaşında vefat eden Göçer'in cenazesi, 10 Aralık 2025 tarihinde Pendik 15 Temmuz Camii'nde düzenlenen törenin ardından Sultanbeyli'deki Yeni Teferrüç Mezarlığı'na defnedildi. Göçer'in ölüm nedeni hakkında resmi bir açıklama yapılmamış olması, merak uyandırdı.
Veli Göçer'in Hayatı ve Yargı Süreci
Veli Göçer, 20 Şubat 1949 tarihinde Malatya'nın Darende ilçesinde doğmuştur. 1999 Marmara depremi, Türkiye tarihinin en yıkıcı doğal afetlerinden biri olarak bilinirken, bu süreçte Göçer'in adı, Yalova Çınarcık'ta çöken binalar nedeniyle sıkça anılmıştır. Bu binaların çökmesi sonucunda 198 kişinin ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan Göçer, en yüksek hapis cezasına çarptırılan kişi olmuştur. Toplamda 18 yıl 9 ay hapis cezası alan Göçer, 21 Ekim 2004 tarihinde cezaevine girmiştir.
Veli Göçer, 2008 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak, yargılama sürecinin adaletsiz olduğunu iddia etmiştir. Vefatından önce, depremle ilgili verdiği bir röportajda, hayatını kaybedenlerin ailelerinden %85'inden helallik aldığını belirtmiştir. Bu durum, Göçer'in deprem sonrası yaşanan travmatik süreçle ilgili hissettiği sorumluluğu ve vicdani yükü göstermektedir.
Yargı Sürecinin Detayları ve Aile İlişkileri
Veli Göçer'in yargılanma süreci, 1999 depremi sonrası Türkiye'de inşaat sektörünün güvenliğine dair ciddi endişeleri de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde Göçer'in akrabası ve şirketinin taşeronu olan İsmet Kösebalaban, 16 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Ancak, Kösebalaban Parkinson hastalığı nedeniyle cezaevinde yaşamını yitirmiştir. Göçer'in oğlu Can Göçer ve ortağı Zafer Coşkun'un davaları ise sanıkların 7,5 yıl boyunca firarda kalması sebebiyle zaman aşımına uğramıştır.
Veli Göçer'in yaşamı, sadece bir müteahhit olarak değil, aynı zamanda Türkiye'nin en büyük doğal afetiyle anılan bir figür olarak da kayıtlara geçmiştir. Bu durum, kendisinin hayatının son dönemlerinde yaşadığı psikolojik ve toplumsal baskının boyutlarını gözler önüne sermektedir.